Gelecek hakkındaki tasavvurumuz duygular tarafından şekillendirilir. Korona krizi gibi – istisnai durumlarda – da durum böyledir. Şiddetli duygular hâkim olduğu anda, gelecek söz konusu demektir. Bu nedenle duygular akıllıca yönetilmelidir.
Sosyal birliğimiz şu anda kökünden sarsılıyor. Günlük yaşamımız – belirsiz bir süre için –ortadan kaldırıldı. Olağanüstü bir durum içindeyiz. İnsanların çoğu bu durumu İtalya’daki kapanma başladığında idrâk etti. Bu durum artık Avusturya ve Almanya’da da yaşanan gerçeklik haline geldi. Olağanüstü hâl bize de geldi.
Benim fikrim: Dikkat ve ön-izleme durumuna geçiyoruz
Tepkilerimiz önce duygusaldır, bu çok açık. Kimileri aşırı sinirli olur, kimileri kızgın. İnsan endişelenir ve korkuları olur. Bu gibi durumlarda hayatımıza atılan kesikler radikal özelliklerinden dolayı sadece şimdiki zamanı etkilemez. Hayır, daha çok geleceğimizi değiştirirler. Gelecek diye adlandırdığımız şey kurgudan başka bir şey değildir. Gelecek olarak tanımladığımız şey herhangi bir gerçeklik içermez – kafamızdaki resim ve düşünceler hariç. Bu resimleri şimdiki zamanımız ve anılarımız şekillendirir. Korona’dan dolayı görüşlerimiz değişiyor, önemli ve iyi olan şu anda test ediliyor. Ve geleceğimizin yeni desenlerini geliştiriyoruz.
Tahminler gelecek değildir
Hava durumundan tıbbi risk değerlendirmelerine, hisse senedi fiyatlarından rota hesaplamasına kadar, geleceğimizi genellikle tahminler şekillendirir. Her yer tahminler ile doludur. Halbuki tahminler sadece istatistiksel verilerdir. Bu veriler, tahminler çerçevesinde bir model ve algoritma oluşturması ve olası durumlar hakkında bir açıklama yapabilmek için kullanılır. Korona’dan önce de günlük hayatımız bu olasılıklarla doluydu. Şu anda Korona canlı yayını üzerinden her gün farklı tahmin senaryolarından oluşan bir çığın etkisindeyiz. Bildiğimizden çok daha fazla şeyi bilmiyoruz. Sonuç olarak olasılıklar geleceği tahmin etmemize yardımcı olmuyor. Lâkin: tahminler, hangi konular ve sorular ile karşı karşıya kaldığımızı anlamamıza yardımcı olurlar.
Söz konusu geleceğimiz
Tahminlere inanmaktan ziyade, imkanlarımızı ele alma biçimimiz çok daha fazla önem taşır. Tahminler bize eldeki güncel verileri sunduğunda ihtimaller içsel gelecek pusulamız olabilir. Peki tahminlerden dolayı ya da tahminlere rağmen neyin mümkün olabileceğini düşünüyoruz? Aslında bir krizde fırsat görüp görmeyeceğimiz, tahminlere değil bu krizi ve mevcut bilgiyi nasıl ele aldığımıza bağlıdır. Bundan dolayı geleceğin gelişimi için tahminler sadece bir yönlendirme aracıdır. Ve gerçek, bizim mümkün olduğunu düşündüğümüz şeyin ta kendisidir.
Korona virüsü nedeniyle gelecek hakkında tamamen belirsiz tahminler var ise – en azından birkaç ay için – bu hem günlük hayatımızı hem de gelecek ile ilgili genel fikrimizi değiştirir. Örneğin: virüs sebebiyle haftalarca birçok toplantı online yapılıyorsa, bu uzun vadede toplantı kültürümüzü değiştirecektir. Ya da birçok yerde komşuluk yardımlaşmasının yaşanması gibi, biz de bunu deneyimlersek, komşuluk kavramı yeniden keşfedilecek demektir. Çok açıktır ki: objektif bir gelecek yoktur. Her zaman olduğundan daha fazla belirleyici olan, bizim bu durumdan ne çıkardığımızdır.
“Gelecek” mümkün
İlk şok döneminde, önemli olan durumla baş edebilmektir. Yeni bir dönem başlıyor. Bu dönemde elimizde faydalı verilerin olduğunu fark etmemizin tek yolu, sonuna kadar dayanıp daha sonra her şeyin önceden olduğu gibi devam edeceği ümidi ile yaşamamaktır. Bu zorunlu duraklamayı daha çok geleceğimizi yeniden çizmek için kullanmalıyız. Eğer bizim için hangi imkanları ihtiva ettiğini görmezsek, dünyadaki bütün tahminler dahi hiçbir işimize yaramayacaktır. Gelecek objektif değildir ve hikayesi henüz yazılmamıştır. Onu biz yazıyoruz. Hep birlikte. Ve herkes kendi için. Çünkü gelecek, anlam üzerinden kolektif iletişim ağı ile oluşan bir tasavvurdur. Ama sonunda her kurgu yine kişiye özeldir. Soru şu: siz geleceğinizi nasıl tasavvur ediyorsunuz? Çünkü bu sizin için var olan tek gelecektir.
Kaynak: https://www.zukunftsinstitut.de/artikel/corona-macht-die-welt/
Çeviri: Âsûde Alkaylı